ARTMIŞ IL-17 SEVİYELERİ AĞIR ASTIM İÇİN BAĞIMSIZ RİSK FAKTÖRÜDÜR Agache I, Ciobanu C, Agache C, Anghel M. Respir Med. 2010 Mar 23. Epub ahead of print Temel: Romatoid artrit, astım,sistemik lupus eritematozus, ve allograft reddi gibi birçok inflamatuvar hastalıkta IL-17 salınımı artmıştır ve in vitro çaışmalarda IL-17'nin proinflamatuvar bir fonksiyonu gösterilmiştir. AMAÇ:Astımlı hastalarda artmış IL-17 seviyelerinin prognostik değerini ortaya koymak. METODLAR: Yaş ortalaması 46.99 +/- 14.1 yaş olan 85 astım hastasında serum IL-17 seviyeleri ELISA yöntemi ile ölçüldü. 23 hafif persistant, 26 orta , 36 ciddi astımlı hastaların %61'i kadındı. Çoklu regresyon analizi kullanılarak ciddi astım için risk faktörü teşkil etmesi açısından , sigara içimi, aspirin intoleransı, obezite, kronik rinosinüzit,periferik eozinofili,düşük FEV1 (beklenen değerin < % 50 olması) gibi bilinen risk faktörleri ile artmış IL-17 (< 20 pg/ml) seviyeleri karşılaştırıldı. SONUÇLAR: Ortalama IL-17 seviyeleri hafif astımda 14.21 pg/ml, orta astımda 12.22 pg/ml iken ,ağır astımda 24.72 pg/ml olarak bulunmuştur. 20 pg/ml üzeri IL-17 seviyeleri hafif astımlıların 3 'ünde (%13) (ağır astımlı hasta ile karşılaştırıldığında p< 0.001) orta astımlıların 2'sinde (%8) (ağır astımlı hasta ile karşılaştırıldığında p< 0.001) ve ağır astımlıların 11'inde (%31) saptanmıştır.Ciddi astım için çoklu regresyon analizleri IL-17 (p = 0.000290),aspirin intoleransı(p = 0.000585),ve düşük FEV1'in (p = 0.000059) bağımsız risk faktörleri olduğunu ortaya koymuştur. SONUÇ: 20 pg/ml üzeri değerlerde IL-17 ciddi astım gelişimi açısından bağımsız bir risk faktörüdür.
ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE GEÇİRİLEN ENFEKSİYONLAR VE İMMUNİZASYON ALERJİK HASTALIKLAR ÖZELLİKLEDE ASTIM GELİŞİMİ ARASINDAKİ İLİŞKİ . ALERJİYE EĞİMLİ ÇOCUKLARDA DOĞUMDAN 6. YAŞA KADAR TAKİP ÇALIŞMASI Thomson JA, Widjaja C, Darmaputra AAP, Lowe A, Matheson MC, Bennett CM, Allen K, Abramson MJ, Hosking C, Hill D, Dharmage SC. Pediatr Allergy Immunol. 2010 Mar 23. [Epub ahead of print] Erken çocukluk dönemi enfeksiyonları ve immünizasyonla alerjik hastalıklar gelişimi arasındaki ilişki tartışmalıdır. Bu ilişkiyi araştırmak için birinci derece yakınlarında alerjik hastalıklar bulunan 620 yenidoğan Melbourne Atopi Takip çalışmasına alındı. Ebeveyn raporu veya hekim tarafından saptanan risk faktörleri bir soru formu ile saptandı. Risk faktörleri değerlendirmesi erken çocukluk dönemi enfeksiyonları ( gastroenterit, otitis media ve alt solunum yolları enfeksiyonlarını da içeren) ve ilk 2 senede yapılan aşıları da içermekteydi. Ana sonlanım noktaları 6 yaşında var olan güncel astım,alerjik rinit ve egzema idi. Relatif risk ve karışan faktörleri saptamak üzere univaryat ve multivaryat analizler kullanıldı. 6 yaşına kadar takip edilenlerin % 79'u çalışmada kaldı. En azından 3 kez gastroenterit epizodu tarif eden hastalarda 6 yaşında astım gelişme riski artmış olarak bulundu ( kaba RR 2.36,düzeltimiş RR 2.03) Planlanmış aşılardan 2 yaşında polio immünizasyonu 6 yaşında astım riskini azaltmaktaydı (kaba RR 0.60,düzeltilmiş RR 0.63). İlk yılda kombine difteri tetanoz aşısı uygulaması 6 yaşında astım riskiniarttırmaktaydı (RR 1.76 ,düzeltilmiş RR 1.88). Sonuçlar erken çocukluk döneminde tekrarlayan gastroenteritlerin ileride gelişmesi olası astım için risk faktörü olduğunu koymaktadır. Çocukluk döneminde uygulanan bazı aşıların da astım gelişmesini kolaylaştırıcı veya engelleyici rol oynayabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.
ASTIMLI FARE MODELİNDE TİOTROPİUM BROMİDİN HAVAYOLU İNFLAMASYONU VE YENİDEN YAPILANMASI ÜZERİNE ETKİSİ Clin Exp Allergy. 2010 Mar 12. [Epub ahead of print] Ohta S, Oda N, Yokoe T, Tanaka A, Yamamoto Y, Watanabe Y, Minoguchi K, Ohnishi T, Hirose T, Nagase H, Ohta K, Adachi M. Tiotropium bromide uzun etkili bir muskarinik reseptör inhibitörü olarak KOAH'lılarda olduğu kadar astımlılarda da kuvvetli bir ilaçtır. Amaç:,Bu çalışmanın amacı astımlı fare modelinde tiotropium bromid 'in alerjenle oluşan akut ve kronik havayolu inflamasyonu ,Th2 sitokin üretimi, ve havayolunun yeniden yapılanması üzerinde olumlu etkisi olup olmadığının belirlenmesidir. Metodlar: Balb/c fareler akut veya kronik olarak ovalbumin ile duyarlılaştırılmış ve uyarılmıştır. Tiotropiumun etkisi bu fare modelinde histolojik ,morfometrik ve moleküler teknikler ile değerlendirilmiştir. Bundan başka tiotropiumun purifiye insan periferik mononükleer hücrelerinden Th2 sitokin üretimi üzerine etkileride incelenmiştir.Sonuçlar: Tiotropium ile tedavi hem akut hemde kronik astım modellerinde Th2 sitokin üretimini ve havayolu inflamasyonununu azaltmıştır. Aynı zamanda kronik astım modelinde TGF-beta1 seviyeleri tiotropum tedavisi ile düşme göstermiştir. Tiotropum tedavisi ile goblet hücre metaplazisi, hava yolu düz kas kalınlığı ve havayolu fibrozisi anlamlı derecede azalmıştır. Kronik astım modelinde serotonine karşı havayolu duyarlılığı tiotropium ile anlamlı derecede azaltılmıştır. OVA ile hassaslaştırılmış farelerin dalak hücrelerinden salınan TH2 sitokinler tiotropium tarafından inhibe edilmiştir. Son olarak insan periferik kan polimorf nüveli hücrelerinden salınan Th2 sitokinlerde tiotropium tarafından inhibe edilir. Sonuç: Fare astım modelinde tiotropium Th2 sitokin üretimi ve havayolu inflamasyonunu inhibe ederek havayolunun yeniden yapılanmasını azaltabileceği ve hava yolu aşırı duyarlılığını düzeltebileceği gösterilmiştir.
KOBALT ASTIM:BİR KOBALT MADENİNDEN VAKA SERİLERİ Occup Med (Lond). 2010 Mar 22. [Epub ahead of print] Sauni R, Linna A, Oksa P, Nordman H, Tuppurainen M, Uitti J. TEMEL: Kobaltın özellikle astm,alerjik kontakt dermatit ve ağır metal hastalığına yol açtığı gösterilmiştir. Kobalt astımı üzerine veriler daha ziyade vaka bildirileri şeklinde literatürde yer almıştır. Kobalt madenindemesleki kobalt astımı tanısı konmuş bütün hastaların tanı esnasında ve 6 ay sonraki özelliklerini incelemek. Aynı zamanda değişik maruziyet dereclerine sahip bölümlerde de kobalt astımı insidensi de değerlendirilmiştir. METODLAR.Maruziyet seviyelerinin düzenli olarak ölçüldüğü Finlandiya'daki Kokkola kobalt madeninde spesifik bronş provokasyon testi ile tanıları doğrulanmış kobalt astımı vakaları incelenmiştir. SONUÇLAR. 1967 ile 2003 arasında toplam 22 kobalt astımı vakası tanısı konmuştur. Provokasyon testlerinde çoğunlukla geç veya hem erken hem geç reaksiyon ortaya çıkmıştır. Kobalt astımı insidensi yüksek maruziyet seviyelerinde daha fazladır. Kobalt astımı vakalarının tümü havasında kobaltın yanı sıra iritan gazların da olduğu ünitelerde ortaya çıkmıştır. 6 ay sonraki takip muayenesinde nonspesifik bronş aşırı duyarlılığının aynı kaldığı veya daha da arttığı gözlenmiştir. SONUÇLAR. Kobalt astımı insidensi ilgli bölümlerdeki maruziyet seviyeleri ile korelasyon göstermektedir. Ortamda iritan gazların varlığı riski arttırtabilir ve az miktarda kobalt bile eğilimli işçilerde probleme yol açabilir. Kobalt maruziyeti kesilse bile astım semptomları devam edebilir.
ŞEHİRDE YAŞAYAN ASTIMLI HASTALARDA BİTKİSEL İLAÇ KULLANIMI VE İNHALER KORTİKOSTEROİD TEDAVİSİNDE UYUM Ann Allergy Asthma Immunol. 2010 Feb;104(2):132-8. Roy A, Lurslurchachai L, Halm EA, Li XM, Leventhal H, Wisnivesky JP. Astım gibi kronik hastalıklarda bitkisel ilaçlar gibi tamamlayıcı ve alternatif tedaviler yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak bitkisel ilaç kullanımının astım tedavisinin temel yapıtaşı olan inhaler kortikosteroid kullanımını azaltıp azaltmadığı konusunda elimizde bilgi yoktur. AMAÇ: Bitkisel ilaç kullanımı ile reçete edilmiş inhaler kortikosteroid,ilaç ,hastalık konusundaki inançlarda değşim arasındaki ilişkiyi incelemek. Şehirde bulunan 2 poliklinikte tedavi almakta olan 326 erişkin astımlı hastayı inceledik. Hastalar son 6 ayda astım tedavisi amacı ile bitkiselkökenli bir ürün kullanıp kullanmadıkları konusunda sorgulandı. İlaç uyumu hastanın kendi tarafından doldurulan ilaç uyum raporu ile ölçülmüştür. Bitkisel ilaç kullanımı ,inhaler kortikosteroidlere ,diğer ilaçlara uyum ve hastalıklar konusundaki inançlar ünivaryat ve multipl regresyon analizi kullanılarak değerlendirilmiştir. SONUÇLAR: Genel olarak hastaların %25'i son 6 ayda bitkisel ilaç kullandıklarını beyan etmişlerdir. Uninvaryat analiz herbal ilaç kullanımının azalmış kortikosteroid uyumu ve artmış astım morbiditesine yol açtığını göstermiştir. Çoklu değişkenli analizde ise bitkisel ilaç kullanımının kortikosteroidlere uyumu azalttığı(OR=0.4 ,% 95 güvenlik aralığı 0.2-0.8) ve bu tür prparatları kullananların daha çok kortikosteroidlerin yan etkilerinden çekindiği (p=0.01) ortay konmuştur. SONUÇ: Özellikle kontrolü güç olan astımlı hastalarda bitkisel ilaç kullanımı olup olmadığı araştırılmalı , inhaler kortikosteroidlere uyum sorgulanmalıdır.
GEBELİK ESNASINDA ZEYTİNYAĞI KULLANIMI DOĞUMDAN SONRA 1 YAŞINA KADAR OLAN DÖNEMDE BEBEKTE WHEEZİNGİN AZALMASINI SAĞLAR Pediatr Pulmonol. 2010 Mar 19;45(4):395-402. [Epub ahead of print] Castro-Rodriguez JA, Garcia-Marcos L, Sanchez-Solis M, Pérez-Fernández V, Martinez-Torres A, Mallol J. AMAÇ: Gebelik esnasında akdeniz tipi diyetin ve salata/yemeklerde zeytinyağı tüketiminin bebeklerde 1 yaşına kadar olan dönemde wheezingi azaltıp azaltmadığını belirlemek METODLAR: İspanaya'da sağlıklı bebek kliniklerine başvuran 1409 yenidoğan çalışmaya alınmıştır. Annelerin gebelik süresince beslenme alışkanlıkları ebeveyn gıda sıklığı sorgulama formu aracılığıyla toplandı. Demografik özellikler ve bebeğin ilk 1 yaşına kadar olan dönemde wheezing sıklığı konusundaki bilgilerde toplandı. Bebekler herhangi bir şekilde wheezing olan ( %42.2) ve olmayan diye 2 gruba ayrıldı. SONUÇLAR: Univaryat analizde Akdeniz tipi beslenme ve yemek ve salatalarda bol zeytinyağı kullanımı bebeklerde azalmış wheezing sıklığı ile birlikte iken çoklu regresyon analizinde sadece gebelikte zeytinyağı tüketiminin çalışma peryodunda bebeklerde azalmış wheezing sıklığı sağladığı (OR=0.57 [95% CI = 0.4-0.9]); erkek cinsiyet (1.8 [1.4-2.3]), annede astım(2.16 [1.3-3.6]), ,annenin gebelikte sigara içmesi (1.83 [1.3-2.2]), bebekte egzema(1.95 [1.3-2.9]),,evin duvarlarında küf izleri olması (1.72 [1.2-2.5]) wheezing ile ilişkili bulunmuştur.SONUÇ: Bulgularımız gebelik esnasında zeytinyağı kullanımının bebeklerde idoğumdan sonraki ilk1 yıl içersinde wheezing rastlanma olasılığında azalma sağladığını düşündürmektedi
ÖKSÜRÜK VARYANT ASTIM VE ATOPİK ÖKSÜRÜKTE MONTELUKASTIN ANTİUSSİF ETKİSİ Allergol Int. 2010 Mar 25;59(2). [Epub ahead of print] Kita T, Fujimura M, Ogawa H, Nakatsumi Y, Nomura S, Ishiura Y, Myou S, Nakao S. Kronik öksürük ,öksürük varyant astım(ÖVA) ve atopik öksürüğün tek semptomudur. Sistein lökotrien antagonistlerinin ÖVA'da etkili olduklarına dair araştırmalar mevcut iken atopik öksürükde etkileri bilinmemektedir. AMAÇ: Lökotrien antogonisti olan montelukastın ÖVA ve atopik öksürükde öksürük kesici etkisini incelemek METODLAR: Kronik öksürüklü ve 6 gün boyunca clenbuterol hidroklorid ile tanısal bronkodilatör tedavisi gören 75 hasta çalışmaya alınmıştır. 75 hastadan 48'i ÖVA ,27'si atopik öksürük tanısal kriterlerine uymaktaydı. ÖVA'lı hastalar randomize bir şekilde montelukast,clenbuterol ve clenbuterol+montelukast olmak üzere 3 gruba ayrıldı. Atopik öksürklü grup ise montelukast ve plasebo olmak üzere iki gruba ayrıldı. Öksürük tedavisinin etkinliği subjektif öksürük semptom skalası (0= öksürük yok,10= öksürüğüm ilk vizitteki kadar kötü) ile ölçüldü. Öksürük semptom skalası , akciğer fonksiyon testleri, zirve akım hızları (PEF) tedavi öncesi ve tedaviden sonraki 2 .haftada ölçüldü. SONUÇLAR : ÖVA'lı hastalarda 2 haftalık , montelukast,clenbuterol ve montelukast+clenbuterol gruplarının hepsinde öksürük semptomlarında azalma saptanırken montrlukast+clenbuterol kullanan grup tek başına montelukast kullanan gruba göre daha üstün başarı sağladı. Montelukast+clenbuterol grubunda sabah-akşam PEF ölçümleri tedavi öncesine göre anlamlı artış gösterdi . Atopik öksürükde ise montelukast grubu ile plasebo grubu arasında bir fark saptanamadı. Sonuç olarak montelukastın öksürük varyant astımda kronik nonproduktif öksürüğü baskılamada etkili olduğu kanıtlanırken atopik öksürükde faydası olmadığı kanaatine varıldı.
BETA BLOKER KULLANANLARDA CİLT PRİK TESTLERİ:RETROSPEKTİF BİR ANALİZ Fung IN, Kim HL. Allergy Asthma Clin Immunol. 2010 Jan 20;6(1):2. Beta bloker kullanımının literatürde yeterli miktarda bir bilgi olmamasına rağmen alerji deri testi için relatif bir kontrendikasyon oluşturduğu söylenmektedir. Bu nedenle herhangi bir yan etki varlığını araştırmak için betabloker kullanırken alerji deri testi yapılan bir grup hastada yan etki sıklığını araştırdık. Bu amaçla 2004-2008 yılları arasında bir alerji kliniğinde beta bloker almakta iken deri testi yapılan hastalar incelendi. Veriler deri tets cevabı, eşlik eden astım tanısı, test edile alerjenler, ve yan etkiler olmak üzere incelendi. SONUÇLAR:172 hasta deri testi yapıldığında beta bloker kullanmaktaydı. Bunlardan 72'sinde pozitif cilt testi yanıtı elde edilirken ,hiçbirisinde herhangibir yan etki ile karşılaşılmadı. Veriler betabloker kullanmakta olan hastalarda alerji deri testi yapmanın güvenli olabileceğini düşündürmektedir. Bu konuda daha büyük prospektif çalışmalara gereksinim vardır.